Yenilenebilir enerji alanında biyokütlenin önemi giderek artarken, bu gelişmeye paralel olarak kamu ve özel sektör yöneticileri atık yönetimi konusunda çalışmalarını hızlandırıyor. Biz de İZAYDAŞ Genel Müdürü Muhammet Saraç’la İZAYDAŞ’ı, atık yönetimini ve yenilenebilir enerji alanındaki gelişmeleri konuştuk
Günümüzde fosil yakıtlardan sağlanan enerji tüketimine alternatif olarak gelişen yenilenebilir enerji sektörüyle ilgili değerlendirmeleriniz nelerdir?
Yenilenebilir enerji konusu ülkemizde yeni bir konu olmasına rağmen dünyada ve özellikle Avrupa’da uzun yıllar önce fark edilmiş ve faaliyete geçmiş bir alandır. Enerji talebinin yerli kaynaklarla ve özellikle de doğal kaynak kullanımı sınırlandırılarak karşılanmasının ekonomiye olumlu yansıması kaçınılmazdır. Bu konuda ülkemizde de güneş, rüzgar ve jeotermal kaynaklı enerji üretimi ile ilgili faaliyetler yaygınlaşmaktadır. Ayrıca biyokütleden enerji üretiminde özellikle düzenli depolama alanlarından kaynaklanan çöp gazından enerji üretimi revaçta bir konudur. İZAYDAŞ bünyesinde TÜBİTAK TARAL Projeleri kapsamında pilot ölçekli bitkisel ve hayvansal organik atıkların biyogaza ve enerjiye dönüştürüldüğü Biyogaz Tesisi ve çöp depolama sahasından elektrik üretimi tesisleri faaliyete geçmiştir.
Enerji sürdürülebilirlik kapsamında özel önem taşıyan temel unsurlar arasından öne çıkmakta, sürdürülebilirlik kavramının birincil ve ikincil sayılabilecek tüm boyutlarını doğrudan ve/veya dolaylı yollardan etkileyebilmektedir. Dolayısıyla, küresel, bölgesel ve/veya ulusal ölçeklerdeki enerji stratejileri ile politikaları, sürdürülebilir büyümenin ekonomik, sosyal, çevresel ve kurumsal boyutları arasında sağlıklı dengelerin kurulmasını gerektirmektedir.
Son yıllarda, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının yaygınlaştırılmasına, toplam birincil enerji arzı ile elektrik enerjisi üretimindeki payının yükseltilmesine yönelik çabaların giderek arttığı, yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımların, özellikle elektrik ve ısı üretimi ile biyoyakıtlar üzerinde yoğunlaştığı gözlenmektedir.
Geleneksel katı biyokütle hariç tutulduğunda küresel toplam birincil enerji arzında, hidrolik hariç tutulduğunda ise küresel toplam elektrik üretiminde yenilenebilir kaynakların mevcut payları, yapılan tüm girişimlere karşın, oldukça düşük düzeylerde bulunmaktadır. Gelecek yirmi ile otuz yılı kapsayan enerji talep tahminleri irdelendiğinde biyokütlenin geleneksel tüketim sürecinin benzer eğilimlerle devam edeceği ve toplam yenilenebilir birincil enerji arzındaki en önemli bileşen olma konumunun değişemeyeceği anlaşılmaktadır.
İZAYDAŞ’ın Türkiye’de atıkların ve artıkların toplanması ve geri kazanılması konusundaki yeri ve konumundan söz eder misiniz?
İZAYDAŞ Türkiye’de atık söz konusu olduğunda ilk akla gelen bertaraf tesisidir. Bunda sektördeki ilk bertaraf tesisi olmasının payı büyüktür. Ayrıca entegre bir tesis olması nedeniyle farklı atık türleri için farklı bertaraf seçeneklerinin de olması bir avantajdır. Atığın analiz edilip uygun bertaraf yönteminin tespitinden nihai olarak bertaraf edilmesine kadar ki komple hizmet ve tabii en önemlisi yasal mevzuatlara harfiyen uyulmasındaki titizliği İZAYDAŞ’ın sektördeki konumunu belirleyen en önemli etkenlerdir.
Önümüzdeki dönemle ilgili olarak, Türkiye’nin enerji alanındaki hedefleri neler olacak?
Enerji, İZAYDAŞ’ın atık yönetiminde elde ettiği artı değerlerden biridir. Birincil hedef değildir. Ancak çok önemli bir avantajıdır.
İZAYDAŞ kurduğu tesislerle, bugüne kadar tehlikeli, evsel, tıbbi, gemi, bitkisel ve hayvansal atıklarından enerji elde etti. Aynı zamanda kurulan iki adet türbinle rüzgar enerjisinden elektrik üretildi.
2013 yılı ise İZAYDAŞ’ın enerjisine enerji kattığı bir başka yıl olacak. İZAYDAŞ “su”dan da enerji üretecek. Yuvacık Barajı ile arıtma tesisi arasındaki kot farkından yararlanarak inşa edilecek olan HES projesinin yapım çalışmaları başladı. Muhtemelen 2013 yılı içinde bu çalışmayı tamamlayıp enerji üretimine başlayacağız.
Türkiye’nin enerji politikasında enerji verimliliği konseptinin önemli bir yeri olduğu göz önüne alındığında, atıkların geri kazanılması ve atıklardan enerji elde edilmesi son derece önem kazanıyor. Bu konuyla ilgili görüş ve düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Türkiye’nin toplam yıllık biyogaz potansiyeli 1,67 milyar metreküp/yıl’dır. Bu da 60 milyon GJ enerji demektir. Bu enerji yaklaşık 2,5 MTon taşkömürüne eşdeğerdir. Sadece hayvansal atıkların değerlendirilmesi durumunda 500 kilowatt elektrik ve 500 kilowatt ısıl güçte yaklaşık 5 bin adet biyogaz santrali kurulabilir. Her santralde en az 2 kişinin çalışması durumunda 10 bin kişiye direkt istihdam, 40 bin kişiye ise dolaylı istihdam sağlanabilir. Çiftlik gübrelerinin tarımda değerlendirilmesi sayesinde ise 330 milyon dolar kazanç sağlanabilir. Dolayısıyla yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı; yerli enerji üretimi sayesinde enerji ithalatına talebin azalması, doğal kaynak kullanımının azalması, istihdam sağlaması ve tarımda daha kaliteli gübre kullanımı ile verimin artması yönleri ile ekonomiye katkı sağlayacak önemli bir etmendir.
Avrupa ve dünyayla karşılaştırıldığında, Türkiye, atık ve artıkların ekonomik değere çevrilmesi açısından hangi aşamada yer alıyor?
Avrupa Birliği’nde yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanma oranı gün geçtikçe artmaktadır. Örneğin Almanya’da 2000’li yıllarda 200 civarında Biyogaz tesisi varken, 2012 yılı itibari ile bu sayı 6000’in üzerine çıkmıştır. Almanya 2020’de biyogazdan karşıladığı enerjiyi 9 bin 500 megawatt’a’ çıkarmayı hedeflemektedir. Avrupa ile karşılaştırıldığında ülkemizin potansiyeli bulunmasına rağmen bu potansiyeli etkin kullanamamaktayız. Türkiye olarak hızlı şekilde hedefler koyarak planlama yapmalı, teşviklerin artırılması ile yenilenebilir enerji üretimine eğilmelidir.
Özel sektör kuruluşlarının atıkları ve artıklarını en ekonomik ve çevre sağlığı açısından en doğru şekilde değerlendirmeleri konusundaki görüş, düşünce ve önerileriniz nelerdir?
Sanayi kuruluşlarından tehlikeli ve tehlikesiz atıklar çıkmaktadır. Bu atıklar içinde geri kazanımı yapılabilecek atıkların ekonomiye kazandırılması, bertaraf edilmesi gereken tehlikeli atıkların ise doğru yerlere gönderilmesi ve uygun şartlarda bertarafının sağlanması çevre ve halk sağlığı açısından önemlidir. Atığın kaynağında azaltılması sanayi kuruluşlarımızın cebinden çıkacak parayı azaltacaktır. Dolayısı ile atığı azaltmak, geri kazanmak ve sonrasında bertaraf seçeneğini düşünmek sanayicilerimizin tercihi olmalıdır.
Röportaj: Hüseyin Bumin Ekmekçi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder