26 Eylül 2013 Perşembe

Enerji Arz Talep Dengesi


Enerji Arz Talep Dengesi

Enerji ithalatçısı ülkelerden Türkiye, sorunu enerji verimliliği ile minimize etmek isterken, verimliliğe ilişkin yüksek kapasite değerlendirilmeyi bekliyor. 


Makine Mühendisleri Odası (MMO) Samsun Şube Başkanı Kadir Gürkan, nitelikli istihdam, yeni iş kolları ve işletmeler kurulmasına neden olabilecek enerji verimliliğindeki bu kapasiteye dikkat çekti. Gürkan, bu kapasitenin değerlendirilmesine yönelik atılacak adımların yerli sermaye ve girişimcileri de harekete geçireceğini kaydetti.

Cihan Haber Ajansı'nın haberine göre, Enerji arz talep dengesindeki makas aralığı günden güne açılırken, ithalatta aynı oranda fazlalaşıyor.

Birincil enerji tüketiminde Dünya'da 23. sırada yer alan Türkiye'de en çok tüketilen enerji kaynağının başında doğalgaz geliyor. Bunu da sırasıyla kömür ve petrol takip ediyor. Bunun aksine ise enerji üretimi olduğu yerde sayıyor.

Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi'nin istatistiklerine göre 2010 yılında 32.5 milyon tep enerji üretimi yapılırken, üretim 2011'de 32.2 milyon tep olarak gerçekleşti. Her yıl enerji ortalama 5 milyon tep artışla enerji ithal edilirken, 2011 yılında en son 90 milyon tep enerji satın alındı. Enerji ithalatı için 2010'da 38.5 milyar dolar, 2011'de de 54 milyar dolar para ödenirken, enerjinin toplam ithalat içindeki payı da yüzde 23'ü geçti. 2 yıl öncesinin verilerine göre ödenen miktarın 34.4 milyar dolarını petrol ve doğalgaz, 19.6 milyar dolarını ise kömür ve petrol ürünleri oluşturuyor.

Yasal mevzuatlar ve enerji verimliliği stratejileri konusunda toplumda yeterli bilincin oluşmaması sebebiyle verimde başarı sağlanamazken, konuya duyarlı sivil toplum örgütleri bilgilendirme çalışmalarını sürdürüyor. Toplumda yanlış ve eksik bilgilendirmelerin önüne geçerek enerji verimliliğine katkı sağlamak isteyen sivil toplum örgütleri, bu konudaki yüksek kapasiteye de dikkat çekiyor.

Enerjiden yararlanmanın çağdaş bir insanlık hakkı olduğuna dikkat çeken MMO Samsun Şube Başkanı Kadir Gürkan, enerjinin tüm insanlara sürdürülebilir bir şekilde sunulmasının temelinde 'Enerji politikalarının bütüncül bir yaklaşımla ele alınması ve yönetilmesi' esasının yattığını belirtti. Gelişen sanayi, artan refah seviyesinin beraberinde enerjiye olan talebi günden güne artırdığının altını çizen Gürkan, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve sürdürülebilir bir enerji temininin zorunluluk arz ettiğini söyledi.

Enerjideki gelişimin, arz politikalarının yanı sıra enerjinin verimli kullanılmasını ekonomik ve çevresel koşullar nedeniyle öncelikli konuma geldiğini hatırlatan MMO Samsun Şube Başkanı Gürkan, "Ülkemizde konuyla ilgili yasal mevzuat çalışmaları Enerji Verimliliği Kanunu ile başlamış, devamında yayınlanan yönetmelik ve tebliğler ile devam etmiştir. Enerji verimliliği konusunda ülkemizde değerlendirilmeyi bekleyen ciddi bir kapasite vardır. Bu kapasiteni değerlendirilmesi durumunda ise yaratılacak olan nitelikli istihdam ve oluşacak yeni iş kolları ise azımsanmayacak boyuttadır. Sürdürülen bu çalışmaların ilimizde enerji verimliliğinin gelişimine de katkı koyacak, şehrin gelişimini destekleyecektir." şeklinde konuştu.

Enerji verimliliği projesi kapsamında yapılacak çalışmalardan da bahseden Gürkan, "Broşür ve posterler gibi yazılı materyallerle desteklenmiş farkındalık faaliyetleri gerçekleştirilecek. 6 ilde yapılacak günlük workshoplar ile enerji verimliliğinin çerçevesi, mevzuatı, stratejisi, yükümlülükleri ve fırsatlarla ilgili bilgiler verilecek. Enerji verimliliği konusunda yeni çalışmaların özendirilmesine katkı sağlanacak, hazırlanacak web sayfası ve sosyal paylaşım ağları ile yazılı materyallerin geniş kitlelerle paylaşılması, bu şekilde proje kapsamı dışındaki illerde de örnek oluşturularak proje çalışmalarının sürdürülebilirliği sağlanacak." ifadelerini kullandı.

Haberin Kaynağı için Tıklayınız..

Asrın Projesinde Sona Yaklaşıldı


Asrın Projesinde Sona Yaklaşıldı

“Asrın Projesi” olarak nitelendirilen ve Mersin'den KKTC'ye denizin altından su götürecek olan “KKTC Su Temin Projesi” kapsamında çalışmaları süren Alaköprü Barajı'nın yüzde 82'si tamamlandı.


KKTC’nin uzun vadeli içme, kullanma ve sulama suyu ihtiyacının karşılanması maksadıyla Türkiye’den “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne, Akdeniz’e Döşenecek Askıdaki Boru Hattı ile Su İletimi Projesi” kapsamında inşa edilmekte olan Alaköprü Barajı inşaatında, fiziki gerçekleşme yüzde 82’ye ulaştı.




5 aşamada devam eden KKTC Acil Su Temin Projesi’nin kilit tesisi olan ve Anamur Dragon Çayı üzerinde tesis edilecek Alaköprü Barajı’ndan alınacak su, 80,151 km uzunluktaki (Dünya’nın en uzun deniz boru hattı), deniz yüzeyinden 250 m derinlikte ve askıda geçecek olan, 1600 mm çapında yüksek yoğunluklu polietilen boru hattı ile Girne yakınlarında yapılacak olan Geçitköy Barajı’na aktarılacak. Proje bu özellikleri ile Dünya’da ilk olma özelliğini de taşıyor.




Ön yüzü beton kaplı kaya dolgu + SSB tipinde ve temelden 99 m yükseklikte inşa edilmekte olan Alaköprü Barajı’nun iş bitim tarihinin 12/10/2014 olmasına karşın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı ile Baraj 07/03/2014 tarihine kadar su almaya hazır hale getirilecek. Gövde Dolgusu tamamlanmış olup Ön Yüz Kaplama Betonu’na 01/07/2014 tarihinde başlanıldı. Alaköprü Barajı ile KKTC’ye hem sulama suyu hem de içme kullanma ve sanayi suyu temin edilmesi amaçlanıyor.




2014 yılı Mart ayı sonunda eş zamanlı olarak tamamlanacak bu projelerin gerçekleşmesi ile halen kısıtlı yeraltı ve yüzeysel su kaynakları nedeniyle su sıkıntısı çekilen KKTC’ye hem içme ve kullanma suyu temin edilerek 50 yıllık bir perspektifte su ihtiyacı karşılanacak ve tarımsal gelirde önemli artış sağlanacak.

Doğu ve Güneydoğu'ya Dev Enerji Yatırımı


Doğu ve Güneydoğu'ya Dev Enerji Yatırımı


Çözüm süreciyle birlikte Doğu ve Güneydoğu’ya yatırımcı ilgisi artarken, bölgenin enerji potansiyeli 1 milyar liralık yeni HES yatırımıyla harekete geçiyor.


Bölgedeki enerji yatırımlarıyla bilinen Kalehan Enerji, Bingöl’de 1 milyar liralik yeni enerji yatırımı için geçen ocak ayında teşvikten yararlandı. Ekonomi Bakanlığı’ndan alınan bilgiye göre Kalehan Enerji, yabancı bir ortakla yapacağı yatırım kapsamında gümrük vergisi muafiyeti ve KDV istisnasindan faydalanacak. Kalehan Enerji’nin Bingöl’de yapacağı HES yatırımı 618 MW gücünde olacak. Bölgede teşviklerden yararlanan en büyük yatırımlardan birisi sayılan Bingöl’deki HES’in toplamı 1 milyar 50 milyon liraya ulaşacak. Yıl içinde teşvikten faydalanan en büyük sabit sermaye yatırımı olarak öne çıkan Kalehan Enerji Üretim ve Ticaret AŞ’nin Bingöl’deki komple yeni yatırımının ithal makine teçhizat tutarı ise 172 milyon 655 bin dolar oldu. Ekonomi Bakanlığı, yeni teşvik sisteminin tanıtılması için ABD, Singapur, Japonya, Avustralya ve İngiltere gibi 24 ülkede 100’den fazla şehirde çalışmaları da tamamladı. Ülkelerde görevli ticaret müşavirleri yabancı yatırımcılarla bir araya gelerek, yeni teşvik sistemiyle getirilen fırsatları anlattı.


Avusturyalı ortakla yapıyor


TEŞVİK sisteminde ekonomik yönden geri kalan altıncı bölgede bulunan Bingöl’de yatırımla yüzlerce kişiye yeni istihdam olanağı da yaratılacak. Yıl içinde enerji sektörü dışında yabancıların en büyük yeni yatırım teşvik tutarı 19 milyon lira oldu. Yüzde 50 hissesi Özaltın İnşaat’ın elinde olan Kalehan Enerji’nin Bingöl ve Elazığ’da HES yatırımları var.  Kalehan’ın yatırımını Avusturyalı bir ortakla yapacağı öğrenildi. 2012’nin ilk 5 ayında yabancılar 39 adet yeni yatırım için teşvik alırken, bu yılın aynı döneminde sayı 46’ya yükseldi. Yetkililer, elektrikte en yüksek kaçak oranına sahip olan bölgedeki enerji yatırımının önemli olduğunu kaydetti.

Haberin Kaynağı için Tıklayınız..

Enerjisa Lider Olacak


Enerjisa Lider Olacak





Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı: "Enerjisa, yenilenebilir enerji konusunda da lider olacak" dedi.

Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, Boston'da ABD Enerji Bakanlığı ve dünyanın en saygın teknik üniversitelerinden olan Massachusetts Institute of Technology (MIT) tarafından düzenlenen "Temiz Enerjide Kadının Rolü" sempozyumunun açılış konuşmasını gerçekleştirdi. Sabancı, konuşmasında yakın gelecekte yaşanacak temiz enerji sorunları ve bunların çözümünde kadının rolü hakkındaki görüşlerini aktardı.

Güler Sabancı yaptığı konuşmada şunları kaydetti: "Temiz enerjinin geleceğe dönük bir tarafı da var. Örneğin Albert Einstein, 1921 yılında güneş enerjisine yönelik devrim niteliğinde deneyleri sayesinde Nobel Ödülü kazandı. Bu noktadan hareketle diyebiliriz ki temiz enerji hem geçmişimizde, hem de geleceğimizde var. İçinde bulunduğumuz nesil için çözülmesi gereken en önemli sorun, sürdürülebilir bir enerji sistemi oluşturmak. Ülke ekonomilerinin gelişimi ve bunları destekleyecek enerji tedariği yöntemlerine dair alınacak kararlar, toplumları şekillendirecek.

Pew Temiz Enerji Eylem Planı 2012, küresel ekonominin bulunduğu noktayı "Temiz Enerji Devrilme Noktası" olarak tarif ediyor. Ne yazık ki temiz enerji, geçtiğimiz yüzyıl boyunca potansiyelinin altında kullanıldı ve kadınlar da, enerji ile ilişkili kararların dışında bırakıldı. Bu çerçeveden bakıldığında aslında, temiz enerji ve kadınlar birbirini tamamlıyor. Her ikisi de aynı kaderi paylaşıyor.

Her ikisi de şimdiye kadar global ekonomide potansiyellerinin altında fayda sağladılar. Neyse ki gelecek onlara ait!

Dünya çapında yapılan temiz enerji yatırımları 263 milyar doları buluyor bu rakam 2004 yılına kıyasla yüzde 600 oranında daha yüksek.

Uluslararası Enerji Ajansı, önümüzdeki 25 yıl içinde dünyanın elektriğinin yarısının temiz enerji kaynaklarıyla temin edileceğini öngörüyor. Bu da, 6 trilyon dolara yakın bir yatırım demek oluyor.

2012 yılının sonunda, yaklaşık 5,2 milyon işletme temiz enerji sektörüne bağlandı. Ancak dünya çapında enerji sektörüne ait işgücü de ağırlıklı olarak erkeklerden oluşuyor".

Üniversitelerde Mühendislik Okuyan Kadın Oranı Çok Az
Sabancı, kadınların mühendislik alanında çalışmalarına ilişkin düşüncelerini de konuşmasında şöyle aktadı: "Cinsiyetler arası fark üniversitelerde daha da fazla göze çarpıyor. OECD ülkelerinde beşeri bilim ana dallarının neredeyse yüzde seksenini kadınlar oluşturuyor.

Ancak kadınlar elektrik mühendisliğinde yalnız yüzde 11, fizikte ise yalnız yüzde 20'lik bir orana sahip. Bunun değişmesi gerektiği açık. Kadınlar için en cazip fırsatı enerji sektörünün sunmasının nedeni de bu. Temiz enerji, yüksek teknolojiye bağlı bir ekonomi gerektirir, gelişimini yeni nesil teknoloji ürünlerinde genişlemeye ve sürekli bilimsel geliştirmelere dayar. Bu doğrultuda, gerekli ar-ge süreçlerini gerçekleştirebilecek, yüksek eğitimli ve yüksek donanımlı bir bilim kadını ve kadın mühendis ordusuna ihtiyacımız var. Dünyada, yenilenebilir enerji sektöründe çalışan kadın mühendis sayısı yetersiz. Daha çok kadın mühendislik eğitimini seçmeli.

Bu husus küresel rekabet ortamında da çok kritik önem taşıyor. Bu yeni, yüksek teknolojiye bağlı temiz enerjili ekonomi, teknoloji ve inovasyon sayesinde daha da gelişecek ve rekabet global çerçeveye taşınacak. Böyle inovasyona dayalı bir alanda kadınların eksikliği, sektörün gelişimi açısından olumlu bir durum değil.

Dünya Ekonomi Forumu tarafından 2012 yılında gerçekleştirilen bir analiz şunu ortaya koydu: kadınlara ait inovatif becerilerin desteklenmesi, yenilenebilir enerji teknolojilerinin iyileştirilmesi için de oldukça zengin bir kaynak olacaktır.

İnovasyon her sektör için büyümenin merkezinde yer alıyor, ama özellikle de temiz enerji gibi çok yönlü bir sektör için kritik önem taşıyor. İnovasyonu en iyi destekleyen öğeler çeşitlilik, uzmanlık ve meraktır. İşte burada da kadınlar devreye giriyor".

Enerjisa Yenilenebilir Enerji Konusunda da Lider Olacak

Sabancı şöyle devam etti: "Tıpkı Victor Hugo'nun dediği gibi: "Merak, kadınların cesaret sergileme biçimlerinden biridir." Merak edersek değişimi gerçek anlamda benimseriz, cesaretimizi ortaya koyarız. Temiz enerji alanında kadınlara özgü fikir, bakış açısı, çözüm ve samimiyete ihtiyaç var.

Ben, bunu ilk elden tecrübe etme şansına sahip oldum. Geçtiğimiz Mayıs ayında Enerjisa'ya ait 143 megavatlık, Türkiye'nin en büyük rüzgar santralinin açılışını yaptık. Bu rüzgar santralinde proje direktörümüzün çok başarılı kariyeri olan bir kadın olmasından çok büyük gurur duyuyorum.

Bundan önce de iki rüzgar santrali kurduk ve ikisinin toplam kurulu kapasitesi 69 MW oldu. Hedefimiz 2020 yılına kadar, 4000 MW yenilenebilir enerji kaynağını işletime açmak. Bu da toplam portföyümüzün yarısından fazlası anlamına geliyor. Enerjisa, yenilenebilir enerji konusunda da lider olacak.

Enerji sektöründe çalışmaları için daha fazla kadın mühendis teşvik ediyoruz ve bu hedefe ulaşmamıza katkı sağlayan kadınların sayısı da giderek artıyor.

Kadınlar, evlerinde, işyerlerinde ve toplumda, değişimin aracılarıdır. Geçtiğimiz dönemde ABD, Herkes için Sürdürülebilir Enerji adında bir program başlattı. Bu uzun vadeli girişim, kadınlara temiz enerji kaynakları üzerinde erişim ve denetim temin etmeyi hedefliyor. Nedeniyse basit: kadınlar temiz enerjinin, iklim değişikliğinin ve sürdürülebilir gelişimin nesiller arası etkilerini oldukça iyi kavrıyor".

Kadınlar, Sonraki Nesilleri Düşünerek Karar Verirler

Kadınlar, sonraki nesillere odaklı ufuklar çerçevesinde düşündüğünü söyleyen Sabancı şöyle devam etti: "Bu algıyı siyasi süreci etkileyecek şekilde kullanmalı ve temiz enerjinin benimsenmesine yönelik bir aciliyete dikkat çekmeliyiz.

Pek çoğumuz temiz enerjinin geniş çaptaki, makroekonomik faydalarına odaklanıyoruz. Ancak küçük ölçekte daha da büyük avantajları bulunuyor. Bunlar dünyanın dört bir yanından enerji bakımından yetersiz bölgelerdeki milyonlarca kadının hayatını önemli düzeyde etkiliyor. Yoksulluk sınırında ve elektriği olmadan yaşayan yaklaşık 1,3 milyar insandan hemen hemen yüzde 70'i kadın. Temiz enerji üzerinden elektrik enerjisi temin etmek, kadınların hayatını daha iyi bir statüye taşıyacak.

Size kendi ülkemden bir örnek vereyim. Kadın vakıflarından alınan veriler ışığında beyaz eşya satışlarından da anlıyoruz ki, kırsal kesimlerde yetişkin ve genç kadınların yaşamlarında önemli düzeyde bir iyileşme kaydedildi. Elektrikli ev aletleri kadınların yaşamını tamamen değiştirdi. İş yükleri çok daha azaldı bu sayede eğitime, gelir getiren faaliyetlere ve aile koşullarını iyileştirmeye daha fazla zaman ayırdılar. Bu sayede öncelikle kendileri için, ardından da tüm toplum için sağlık, emniyet ve yerel ekonomi bakımından iyileşme kaydedildi. Çağdaş, temiz enerji hizmetlerine herkesin erişim elde etmesinin avantajları, özellikle kadınlar açısından dönüşümsel sonuçlar doğuruyor".

Güler Sabancı konuşmasında, enerjinin Sabancı Holding açısından önemine de değinerek şunları söyledi:

"Türkiye enerji piyasasındaki özelleştirme ve liberalleşme uygulamaları başarıyla yürüyor. Biz de bu başarılı politika ve uygulamalara duyduğumuz güvenle yatırımlarımıza devam ediyoruz.

Topluluk olarak çok zengin bir enerji üretimi portföyüne sahip olduğumuzu söylemekten gurur duyuyorum.

Enerjisa, üretim, toptan satış, dağıtım ve perakende satışa yönelik faaliyet gösteriyor. Enerji tasarruflu teknolojilerin kullanımı, Enerjisa'nın sektörel planında ve ilişkili faaliyetleri noktasında önemli bir önceliktir.

Temiz enerjiye verdiğimiz önem, yatırımlarımız ve operasyonlarımızın tamamına yansımaktadır. Türkiye'nin önde gelen özel enerji şirketinde karar alıcı bir liderlik rolünü üstlenmek ise benim için çok değerli.

Önümüzdeki yüzyılda enerji, enerjiyi elde etme, dağıtma ve kullanma yöntemlerimiz küresel ekonomi, küresel emniyet ve dünyamızın geleceği açısından çok büyük bir önem kazanacak.

Temiz enerji, çok yönlü bir konu. İnovasyon ihtiyacı var. İleri teknoloji gerektiriyor. Bunların yanında talep de yüksek nitelikli.

Çözüm için sizin gibi başarılı kadınların bu sürece katılımı şart."

Haberin Kaynağı için Tıklayınız..

11 Eylül 2013 Çarşamba

Dünyayı değiştirecek 5 proje



Amerikan Huffington Post haber sitesi, dünyayı değiştirecek 5 projeyi tanıttı. Site, Kanal İstanbul’u dünyayı değiştirecek projeler arasında ilk sıraya yerleştirdi.




İstanbul Boğazı’ndan gece çekilmiş bir görüntüye yer veren Huffington Post, bu projeyle Karadeniz ve Marmara Denizi’nin ikinci kez bağlanacağını yazdı.





“Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, çılgın olarak adlandırılan projeyle Karadeniz ve Marmara Denizi’ni birbirine bağlayacak.



"48.2 kilometre uzunluğunda olması planlanan kanal, Boğaz’a ikinci bir alternatif olacak."




"Boğaz Köprüsü’nden her yıl yaklaşık 50 bin gemi geçiyor. Gaz tankerlerinden yük dolu konteynerlere kadar bu bölge oldukça yoğun bir trafiğe sahip."




"Erdoğan’ın Kanal İstanbul projesi ile Boğaz su sporları ve diğer aktivitelere açılırken, yeni kanaldan da konteyner ve gaz tankerleri geçecek.”




40 bin metrekarelik bir alana yapılan müze, Çin’in Fujian Eyaleti’ne bağlı Pingtan Adası’nda yer alıyor. Adanın adıyla anılan müze, denizin ortası..




Kapsülle yolculuk..




HYPERLOOP adlı boru şeklindeki kapsülle, insanlar adeta istedikleri yere ışınlanacak.




SpaceX kurucusu olan Elon Musk’ın projesi, karayolu, denizyolu, havayolu ve demiryoluna eklenebilecek beşinci bir insan taşımacılığı projesi olarak düşünülüyor.




Uluslararası Uzay İstasyonu 20. yüzyılın en büyük projesi olarak görülüyor.




15 ülkenin işbirliğiyle inşa edilen ve Alçak Dünya Yörüngesi’ne (ADY) yerleştirilmiş olan Uluslararası Uzay İstasyonu’nda çeşitli uzay araştırmaları ve incelemeler yapılıyor.




2000 yılından bu yana astronotların gittiği istasyonun 1998 yılında başlayan inşaatı 2011 yılında tamamlandı. İstasyonun 2020 yılına kadar görevine devam etmesi bekleniyor.




ÇİN’in Hunan Eyaleti, Changsha’da temmuz ayında temeli atılan “Sky City” binası 838 metrelik yükseklikle dünyanın en yüksek binası olacak.




10 Eylül 2013 Salı

Gerçek “Çöpçüler Kralı” Bir Urfalı

sanliurfali-copculer-krali-3-4990497_400
Gerçek bir enerji girişimcisinin hikayesi; Aziz Aktaş. 
Şanlıurfa’da yaşayan Aziz Aktaş, 12 yaşından beri çöplerden topladığı pet şişe ve camları satarak maddi durumu iyi olmayan ailesine yardım ediyordu. Çöplerden topladıklarıyla ailesinin ve kendisinin geçimini sürdüren Aktaş’ın hayatı 2009 yılında değişti. 2009 yılında Avrupa Birliği fonuyla Akçakale karayolu üzerinde Şanlıurfa Belediyesi tarafından 75 dönüm üzerine Katı Atık Depolama Tesisi kuruldu. Yakınlarından edindiği borç paralarla kurduğu şirket ile ihaleye katılan Aziz Aktaş, ihaleyi kazanarak günlük 400 ton çöpün istiflendiği tesisin işletmecisi oldu.
Şanlıurfa ve ilçelerinden toplanan çöplerin çevreye zarar vermeden imha edildiği tesiste, 55 iş makinesi bulunurken, 150 kişi de istihdam edildi. Tesisin işletmecisi Aziz Aktaş, 2009 yılından beri 760 bin ton çöpün toplandığını belirterek, “2014 yılında metan gazı elde etmek için büyük uğraş veriyoruz. Tesiste toplanan çöpler kategoriye göre ayrılarak bir kısmı Tıbbi Atık Sterilizasyon Tesisinde işlem görüyor. Geriye kalan evsel atıklar ise kamyonlarla taşınıp depolama sahasında toprağa gömülüyor. Sinek ve koku probleminin oluşmaması içinde düzenli olarak ilaçlama yapılıyor” diye konuştu.
‘HEDEFİM 500 KİŞİYE İSTİHDAM’
Yaptığı işten keyif aldığını ve işinden hiç utanmadığını belirten Aziz Aktaş, hedefinin 2015 yılına kadar 500 kişiye istihdam sağlamak olduğunu söyledi. Aktaş, şunları kaydetti 
“Biz 11 kardeşiz. Maddi durumumuz iyi olmadığı için kardeşlerimle birlikte çöp toplayarak ailemizi geçindirmeye çalışıyorduk. Daha sonra bu tesis açıldı. Tanıdıklardan borç alarak bir şirket kurduk. Bu tesisin ihalesine girdik ve kazandık. Şimdi günlük olarak 400 ton çöpün istiflenmesi işini yapıyoruz. Burada şuanda 55 iş makinesi çalışmaktadır. 24 saat boyunca bu tesis özel güvenlik ekipleri tarafından korunuyor. Dışarıdan hiç kimse bu çöp alanına giremiyor. Daha önceki çöp toplama merkezinde kontrol olmadığı için sık sık çöpte ceset buluyorduk. Bu tür olayların önüne geçtik. Şuan 150 kişiye ekmek veriyoruz. Hedefimde 2015 yılında 500 kişiyi iş sahibi yapmaktır. Bu işi yaptığım için hiç utanmadım. Kendimle hep gurur duydum.” – Şanlıurfa

“Elbistan’da kurulacak termik santraller tarıma da fayda sağlamalı”

elbistan termik santral 98124123
Elbistan Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mustafa Paksoy, bölgenin yapımı planlanan termik santrallerden tarımsal faaliyetlerinde de faydalanması gerektiğini söyledi.
Paksoy, yatırımı planlanan termik santrallerin seracılık için sıcak su kullanımına uygun şekilde yapılması gerektiğini kaydetti.
Bölgemiz 12 milyar dolarlık bir yatırım alacağını anımsatan Paksoy, şunları kaydetti: “Esnaflarımız ve iş adamlarımız buna göre kendisini ayarlıyor. Özellikle inşaat sektöründe büyük beklentiler var. Bu projenin iptal edilmesi sektörde bir boşluğa düşülmesine neden olur. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’nın diğer yatırımcı ülkelerle Japonlar ve Güney Kore ile bu konudaki görüşmelerinin devam ettiğini duyuyoruz. Onlar alırsa beklentiler karşılanmış olur” dedi.
Enerji yatırımının tamamen iptal edilmesini düşünmediklerini ifade eden Paksoy, 4 termik santral olmasa dahi bir yada iki termik santralin bu bölgeye kurulacağını tahmin ettiklerini belirtti.

“Seracılıkta dünya merkezi olabiliriz”

Afşin-Elbistan’ın termik santraller bölgesi olarak görüldüğünü bildiren Paksoy, “Bu yatırımlar ülkeye kazandırılacaktır. Yalnız şunu belirtmek isterim ki termik santrallerin yapımına karşı değiliz. Yalnız termik santrallerin yerine nükleer bir santral yapılsa bundan daha iyi olur. Termik santrallerin yapımında toprak kaybımız çok oluyor. Dünya toprak reformu yaparken, ülkemizde termik santrallerin ihtiyacı için açılan kömür sahaları tekrar tarımsal alan olarak kazandırılmıyor. Bundan sonra yapılacak olan termik santrallerimizde kömür havzası yeniden tarıma kavuşturulursa çok faydalı olur. Ayrıca termik santrallerin ürettiği sıcak suyu kullanma imkanımız olursa bölgede seracılık yaygınlaşır. Yeni yapılacak olan termik santrallerde sıcak suyun kullanımı için gerekli olan sistemin yapılması çok önemlidir.”
Paksoy, seracılıkta en büyük girdinin ısı olduğunu belirterek, “Hazır sıcak suyumuz var. Bu sistem kurulduğunda Afşin ve Elbistan bölgesi seracılıkta dünya merkezi olabilir” ifadelerini kullandı.

Türk mucitten büyük 'bor' keşfi

Dünya rezervinin yüzde 72'si Türkiye'de bulunan 'Bor' maddesinin saflaştırılmasıyla elde edilen 'Sodyum Pentaborat' maddesi sayesinde dünyanın en dayanıklı ve radyasyon emici betonunu Türkiye üretecek.
Taşı su haline getirerek bu suyun yanmayan malzeme üretiminde kullanılmasını sağlayarak bu çalışmasıyla bilim dalında Nobel ödülüne aday gösterilen Türk kaşif Faruk Durukan, Türkiye'deki 10'a yakın üniversite ile ortaklaşa yürüttüğü 'Bor' madenini saflaştırma çalışmasını tamamladı. Üniversitelerdeki akademisyenler ile aylardır 'Bor' maddesi üzerinde çalışmalar yapan Faruk Durukan, dünyada yalnızca Amerika'da gerçekleştirildiği bilinen 'Bor' maddesini saflaştırma çalışmasını Türkiye'de de tamamlayarak, daha da fazlasını yaptı. Amerika'da 'Bor' maddesinin yalnızca saflaştırılarak içinden 'Sodyum Pentaborat' maddesinin alınabildiği bilinirken, Faruk Durukan, bu maddenin kullanımı konusunda keşfettiği buluşuyla Türkiye'de ve dünyada inşaat sektörüne yeni bir boyut kazandırdı.

BU BETON İNŞAAT SEKTÖRÜNDE ÇIĞIR AÇACAK

Balıkesir'in Edremit ilçesinde bulunan dünyanın en gelişmiş bitki özü üretim tesislerindeki laboratuarında çalışmalarını yürüten Türk kaşif Faruk Durukan, 'Bor' elementini saflaştırarak elde ettiği 'Sodyum Pentaborat' maddesini çimento imalatında denedi ve sürpriz bir sonuçla karşılaştı. Çimentosunun içine belirli miktarda 'Sodyum Pentaborat' karıştırılarak imal edilen betonun normal betona kıyasla kırılması veya deforme olması kesinlikle mümkün olmuyor. Ayrıca, 'Sodyum Pentaborat' katılarak üretilen betonun en büyük özelliğinin radyasyonu tamamen absorbe edebilmesi olduğu belirlendi.

Bu sayede, ülkemizde kurulacak olan bir nükleer santralin yapımında 'Sodyum Pentaborat' içerikli beton kullanıldığı takdirde, bu yapı dünyanın en güvenli nükleer santrali olacak. Bu beton, askeri depo binalarında, düşük hidrotasyon nedeniyle, tüp geçit, tünel, köprü, beton yol yada barajlarda, güvenli atık depolama alanlarında, hastanelerin röntgen odalarında, güçlendirilmiş olması nedeniyle de yüksek binaların inşasında da kullanılabilecek. 'Kale Naturel' isimli tesislerde elde edilen 'Sodyum Pentaborat'ın üretimi için gereken patentin de alındığı öğrenildi.

TÜRKİYE ARTIK BOR'U İŞLEYEBİLİYOR!

Yüzyıllardır, dünyanın yüzde 72'si Türkiye'de olduğu bilinmesine rağmen işlenememesinden yakınılan dünyanın en değerli yakıtı ve elementi olarak varsayılan 'Bor'u saflaştırmayı ve insan hayatına kolaylıklar getiren bir madde elde etmeyi başarmanın sevinci içinde olduklarını ifade eden Türk kaşif Faruk Durukan, 'Ülkemizde yıllardır hep bir söylenti vardır. Bor'un dünya rezervinin yüzde 72'si bizde, ama işlenemiyor diye. Oysa biz Bor'u artık en son saflık derecesine kadar getirip işlemeyi başardık. Bor'un başlangıç işleme hali ise Sodyum Pentaborat'tır. Biz bu maddeyi de üretmeyi başardık. Bu maddenin en özellikli kullanım alanı ise, radyasyon geçişini durdurma görevi yaptığı için nükleer santralleridir. Betonu kırılamayacak sertliğe ulaştırdığı için de yüksek binaların yapımında da rahatça kullanılabilir. Biz bu çalışmanın patentini de almış bulunmaktayız. Artık ülkemiz işlenmiş Bor satma safhasına gelmiştir. Biz de bu konuda çalışmalarımızı geliştirerek sürdürüyoruz. Bizim amacımız, bundan sonra Bor'un daha da geniş kullanım alanlarını belirleyip, buna uygun malzemeler yaparak ülkemizdeki ham maddeyi işleyip dünya piyasasına satmaktır' dedi.

'Bor' madeninden alınan ham madenin işlenmesiyle elde ettikleri 'Sodyum Pentaborat' karışımlı betonu laboratuarlarda test ettiren şirket, daha sonra 'Bor' karışımlı betonu bir inşaatın kolon betonlarında denedi.

TÜM BULUŞLARI TIP LİTERATÜRLERİNE GİRDİ

Türkiye'nin ilk ve tek, dünyanın da en gelişmiş bitki özü üretim tesislerinin sahibi olan Türk kaşif Faruk Durukan, tüm servetini ortaya koyarak yıllardır ülkedeki yaklaşık 20 üniversite ile ortaklaşa sürdürdüğü bilimsel çalışmalarında; Zeytin yaptığı çayını keşfetti, Domuz Gribi hastalığı için en etkili aşıyı üretti, zeytin özünden alınan Oleuropein maddesinin kanser hastalığı tedavisinde kullanılabildiğini ispatladı, zeytin üretimi yapan ülkelerin 3 bin yıldır baş edemedikleri sorunu olan zeytin kara suyunu ayrıştırarak içinden 3 faydalı maddeyi üretmeyi başardı, farklı bitki özlerinden elde ettiği kök boya ile tekstil firmalarının önünü açtı, zeytin çekirdeğinden dünyanın en kaliteli aktif karbon maddesini üretmeyi başardı, taşın suyu buluşu ile stratejik önem taşıyan yanmaz madde üretimine yeni bir boyut kazandırdı ve daha bir çok buluşa imza attı. Faruk Durukan, sonuçlandırdığı tüm bilimsel buluşlarını tıp literatürüne yazdırmayı başaran, Türkiye'nin resmi akademik eğitimi bulunmayan gelmiş geçmiş tek kaşifi durumunda.

Haberin Kaynağı için Tıklayınız..

9 Eylül 2013 Pazartesi

İstanbul 2020 Olimpiyatlarında ev sahibi olsaydı Bunlar olacaktı..



BOĞAZİÇİ STADYUMU




BOĞAZİÇİ ATICILIK PARKI



BOĞAZİÇİ STADYUMU



İNÖNÜ STADYUMU VE KONGRE ALANI



İNÖNÜ STADYUMU



ŞÜKRÜ SARACOĞLU STADYUMU



ATAKÖY MARİNA PARK


ANTRENMAN TESİSLERİ



ESKRİM SALONU



ATAKÖY SİNAN ERDEM



ATAKÖY MARİNA



ALTIN KAPI ARENA



ALTIN KAPI ARENA & PARK ARENA



ALTIN KAPI PARK



OLİMPİK VELODROM



ESENLER BİNİCİLİK ALANLARI



BELGRAD ORMANI BİSİKLET PARKI



SEYRANTEPE ATICILIK ALANI



SEYRANTEPE KÜREK PARKI SEYRANTEPE KÜREK PARKI



SEYRANTEPE TT ARENA



YÜZME HAVUZU



ATATÜRK OLİMPİYAT STADYUMU



OLİMPİK VE PARALİMPİK KÖYÜ



JİMNASTİK SALONU



OLİMPİK VE PARALİMPİK KÖYÜ



OLİMPİK TENİS MERKEZİ



OLİMPİK VE PARALİMPİK KÖYÜ






BOKS ANTRENMAN SALONU



OLİMPİK ANTRENMAN MERKEZLERİ





ATAŞEHİR SPOR SALONU



BURHAN FELEK SPOR SALONU



İstanbul böyle olacaktı